Mimariye dair tüm yeniliklerden, yeni tekniklerden, yeni fikirlerden haberdar olun. Dilersenin yaşam alanlarınızda bu fikirleri sizin için tasarlayabilir ya da uygulayabiliriz.
Bir mekâna adım attığınızda hissettiğiniz şey, yalnızca mobilyaların düzeni veya duvarların rengi değildir. O hissi oluşturan; ölçek, renk, ışık, malzeme, ses ve doğa unsurlarının birbirine dokunduğu görünmez bir tasarım bütünlüğüdür.
İç mekân tasarımı, yalnızca estetik bir arayış değil; kullanıcının duyusal konforunu ve psikolojik dengesini merkeze alan bir deneyim tasarımı haline geldi.
Bir tadilat sürecinde en önemli unsur, yalnızca doğru planlama ya da kaliteli malzeme değildir. En büyük farkı yaratan şey, müşterinin sürecin her aşamasında kendini güvende hissetmesi ve sonuca memnuniyetle ulaşmasıdır. MimarGelsin olarak bizim için her proje, yalnızca bir mekânı dönüştürmek değil; aynı zamanda müşterilerimizle uzun soluklu bir güven ilişkisi kurmaktır.
Bir ev tadilatına başlamak heyecan verici olsa da, süreç boyunca alınacak kararların çokluğu ve teknik detayların karmaşıklığı çoğu zaman yorucu olabilir. İşte tam da bu noktada profesyonel bir mimarla çalışmak, yalnızca estetik açıdan değil; bütçe, zaman ve uzun vadeli kullanım açısından da büyük avantaj sağlar.
Bir tadilat, yalnızca mekânın yenilenmesi değil; aynı zamanda müşterinin hayal ettiği yaşam alanına adım adım yaklaşmasıdır. MimarGelsin olarak biz, her projeyi bir yolculuk gibi ele alıyoruz. Bu yolculuğun her aşamasında şeffaf, planlı ve profesyonel bir yaklaşım benimsiyoruz. İşte ilk görüşmeden projeyi teslim edene kadar geçen süreç:
Tadilat, yalnızca mekânı yenilemek değil, yaşam tarzını yeniden şekillendirmek anlamına gelir. Ancak bu sürecin başarılı ve sorunsuz ilerlemesi için işe başlamadan önce doğru planlama yapmak şarttır. Aksi halde bütçe aşımları, zaman kayıpları ve istenmeyen sonuçlarla karşılaşmak mümkündür. İşte tadilata başlamadan önce mutlaka atılması gereken 5 adım:
Son yıllarda dünya genelinde popülerleşen Tiny House akımı, yalnızca küçük evler inşa etmekten çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu yaklaşım, modern dünyanın hızlı tüketim alışkanlıklarına bir tepki olarak doğdu ve bugün minimalizm, sürdürülebilirlik ve pratik yaşam anlayışını bir araya getiriyor. Tiny House’lar, yalnızca sınırlı metrekarelerde yaşamak değil; aynı zamanda sadeleşmeyi, doğayla yeniden bağ kurmayı ve daha özgür bir yaşam tarzını seçmeyi simgeliyor.
Modern şehir yaşamı, hız, pratiklik ve sadelik üzerine kurulu. Özellikle büyük şehirlerde artan kira fiyatları ve azalan yaşam alanları, 1+1 daireleri giderek daha popüler hale getiriyor. Ancak küçük metrekareye sahip bir dairede konforu, estetiği ve düzeni bir arada sağlamak, dikkatli bir planlama gerektiriyor.
Bir mağaza, müşterisiyle ilk temasını vitrinde kurar. Kaldırımdan geçen birinin bakışını yakalayan o birkaç saniyelik etki, mağazaya adım atılıp atılmayacağını belirler. Bu yüzden vitrin, yalnızca ürünlerin sergilendiği bir cam yüzey değil; markanın hikâyesini dış dünyaya anlatan, dikkatle kurgulanmış bir sahnedir.
Mağazalar; markaların hikâyesini sahneleyen, müşterilerin duygusal bağ kurduğu ve sadakatin beslendiği deneyim alanları hâline geldi. Bu dönüşüm, kullanıcı odaklı planlama, teknolojinin akıllı entegrasyonu ve çevresel duyarlılıkla daha da belirginleşti.